SELİMİYE CAMİİ ve KÜLLİYESİ
Koca Sinan’ın ustalık eserim dediÄŸi Edirne Selimiye cami dört minare, her minarede üç ÅŸerefe bulunmaktadır. Kubbesinin büyüklüÄŸü ve ihtiÅŸamı ile göz alıcı bir güzelliÄŸi vardır.
Edirne’de XVI. yüzyılın ikinci yarısında inÅŸa edilen külliye. Åžehrin merkezinde eski saray alanında Kavak Meydanı olarak adlandırılan yerde Sultan II. Selim tarafından yaptırılan külliye büyük dikdörtgen bir avlu içinde ortada cami, güneydoÄŸuda ve güneybatıda birer medrese ile batıda arasta ve sıbyan mektebinden meydana gelmektedir. Cami, medreseler ve arastanın doÄŸu yönündeki dükkânlar Mimar Sinan tarafından 976-982 (1568-1574) yılları arasında inÅŸa edilmiÅŸ olup arastanın batı yönündeki dükkânları, tonozlu üst örtüsü, dua kubbesi ve sıbyan mektebinin II. Selim’in vefatından sonra III. Murad döneminde Mimar Dâvud AÄŸa tarafından tamamlanmış olduÄŸu kabul edilmektedir.
DiÄŸer selâtin camileri gibi ayrıntılı ve geniÅŸ bir külliye planı içinde olmamakla birlikte çevresindeki birkaç yapı içinde beliren Selimiye, İstanbul’daki Fâtih ve Süleymaniye külliyelerine göre bulunduÄŸu alanın odak yapısı olarak daha fazla dikkati çekmekte, oldukça düz bir topografyada yer alması da onu her yönden ve çok uzaklardan farkedilir hale getirmektedir. Bir ova ÅŸehri sayılan Edirne’de 70 m. kadar bir yükselti teÅŸkil eden alanda Üç Åžerefeli, Eskicami ve biraz daha uzakta Murâdiye Camii ile birlikte ÅŸehir peyzajına eklenen Selimiye, gerek Rumeli istikametinden gerekse İstanbul’dan Edirne’ye yaklaşırken kendini farkettirmekte, 10-15 km. mesafeden minareleri, daha da yaklaÅŸtıkça kubbesiyle ve bütün kütlesiyle belirmektedir. Sinan, İstanbul gibi denizden görünüÅŸ avantajları ve güçlü yükseltileri olmayan bir ÅŸehirde isabetli yer seçimi konusundaki maharetini bir defa daha göstermiÅŸtir.
Osmanlı mimarisinin ulaÅŸtığı en yüksek düzeyi temsil eden Selimiye Camii, 130 × 190 m. ölçüsünde düzgün dikdörtgen biçimindeki avlunun ortasında birkaç basamakla yükseltilmiÅŸ bir zemin üzerinde yer almaktadır. Kuzeyde bulunan revaklı avlu ile harim bölümü yaklaşık aynı büyüklükte (60 × 44 m.) dikdörtgen alanlara oturmaktadır. Sarımtırak renkte kesme taÅŸ malzeme ile inÅŸa edilmiÅŸ olan yapıda pencere ve kemerlerde iki renkli taÅŸ malzeme kullanımıyla cepheler hareketlendirilmiÅŸtir. Sekiz destekli merkezî kubbeli yapıda mihrap bölümü güneye doÄŸru çıkıntılı biçimde ele alınmıştır. Caminin harim bölümü dıştan doÄŸu, batı ve güney yönünde farklı büyüklüklerde, sivri kemerli açıklıklı galerilerle çevrelenmiÅŸtir. Yan cepheler ikiÅŸer payanda ile üçe bölünmüÅŸ olup her bölüm üçlü düzende kemer ve pencerelere sahiptir. Alt sırada sivri kemerli açıklıklı galeriler, üstte sivri kemerli alınlıklı ve dikdörtgen açıklıklı pencereler, en üstte sivri kemerli ve geometrik ÅŸebekeli pencereler yer almıştır. Kuzey yönündeki üçlü kemer açıklığında camiye geçiÅŸi saÄŸlayan yan kapılar vardır. DiÄŸer iki kemerli galerinin önünde ajurlu, geometrik ÅŸebekeli taÅŸ korkuluklar bulunmaktadır. Güneydeki galerilerin dışa açılan birer kapısı mevcuttur. Cepheyi bölen payandalar ise altta mukarnaslı niÅŸ, üstte iki pencereyle hareketlendirilmiÅŸtir. Güneyde köÅŸeleri pahlı mihrap çıkıntısının iki yanında yer alan bir büyük, bir küçük kemerli dizi ve ajurlu pencerelerle hareketlendirilen galeriler yalnızca bu yapıda görülür. Merkezî kubbenin etrafında bulunan sekiz ağırlık kulesi daha alt kademede payanda kemeriyle kubbenin yükünü duvar payandalarına aktarmaktadır. Kubbe eteÄŸinde dört köÅŸedeki eksedralarda, mihrap yarım kubbesinde ve cephelerin üst kısmındaki sivri kemerler içinde yuvarlak kemerli pencereler vardır. Selimiye’de iç mekân geniÅŸletilirken ikinci derecedeki mekânlar orta hacimden koparılmamış, alt kat ve üst kat galerileri, mihrap duvarında oluÅŸturulan derin sofa orta mekâna doÄŸru yönlendirilirken her unsur merkezî mekânın bütünlüÄŸüne katılmıştır.
Harimde altısı serbest, güney yönünde ikisi mihrap bölümünün köÅŸelerinde yer alan ve onikigen sekiz pâyeye oturan merkezî kubbe 31,30 m. çapında ve 42,25 m. yüksekliÄŸindedir. Altı serbest pâyenin ikisi kuzeyde, dördü yanlardaki duvarlara yaklaÅŸtırılmış olup ortadaki büyük alan merkezî kubbe altında bölünmeden toplanmıştır. Böylece merkezî planda geniÅŸ ve ferah bir mekân bütünlük içinde elde edilmiÅŸtir. Serbest pâyeler duvar pâyelerine küçük kemerlerle baÄŸlanmış, duvar pâyeleri arasında önleri sütunlu ve kemerli üst katta mahfiller elde edilmiÅŸtir. Daha üstte geniÅŸ sivri kemerlerle beden duvarları kademelendirilerek içe doÄŸru çekilmiÅŸ ve köÅŸelerde birer eksedraya yer verilmiÅŸtir. Pâyeler üstte sivri kemerlerle birbirine baÄŸlanmış, kemer araları mukarnaslarla dolgulanarak üzerine ana kubbe yerleÅŸtirilmiÅŸtir. Yalnızca mihrap yönünde ana kubbeyi taşıyan kemerin altında sivri kemerle ana mekâna baÄŸlanan mihrap yarım kubbesi köÅŸe eksedralarından bir kademe aÅŸağıda ele alınmıştır. Buradaki yarım kubbeye de mukarnaslı dolgularla geçiÅŸ saÄŸlanmıştır.
İnÅŸaat sürecinde önce ayaklardan ilk dördü karşılıklı kemerlerle kilitlenmiÅŸ, daha sonra diÄŸerleri üzerine kemerler atılarak iskelet tamamlanmıştır. Bu ilk dört ayak kubbe ağırlığını bina köÅŸelerindeki beden duvarlarına aktaran, dışta payandalarla desteklenen unsurlardır. Mihrap sofasının iki yanındaki ayaklar kısmen beden duvarlarına gömülmüÅŸ olduÄŸundan bunların serbest destek kimliÄŸi ustaca gözden saklanmış, giriÅŸin iki yanındakiler farklı seviyelerde beden duvarlarına baÄŸlanarak geri çekilmiÅŸtir. Sekiz ayağı yanlardan destekleyen kademeli payandalar beden duvarlarına gömüldüÄŸünden hem içeride hem dışarıda etkisi hafifletilmiÅŸ unsurlardır. İçte iskeleti oluÅŸturan sekiz ayağın araları kemerlerle geçilirken bu çözümün dışa yansıması tekdüzeliÄŸi ortadan kaldıran yeni bir buluÅŸla sunulmuÅŸtur. Aynı büyüklükteki kemer dizilerini sekiz defa tekrarlamaktansa çok sayıdaki pencerenin sivri kemer birimiyle küçük yarım kubbeler aynı yatayda alternatif dizilmiÅŸ, böylece cephenin en üst kesiminde hareketlilik saÄŸlanmıştır. Bir baÅŸka deyiÅŸle ayak-kemer baÄŸlantısının kaçınılmaz tekrarı olduÄŸu gibi dışa vurulmamış, iki farklı unsurun nöbetleÅŸe sıralanmasıyla görsel anlatımda yeni bir zenginlik fırsatı elde edilmiÅŸtir. Merkezî kubbeden baÅŸlayarak kademeli bir ÅŸekilde aÅŸağıya doÄŸru geniÅŸleyen yarım kubbe ve kemerlerin birbirini tamamlamasıyla dışarıdan kat farklılıkları ÅŸeklinde gözüken unsurlar gözü hareket ettirirken herhangi bir aksama ya da tereddüde yer vermez. Kubbede büyük ölçülere ulaşılabilmiÅŸ diÄŸer yapılardan farklı olarak düÅŸeyliÄŸin hâkim olduÄŸu kütlenin tektonik güçlerini karşılayan iskelet farklı büyüklükteki yarım küre ve kemerleri esas alan biçimlerle bütüne baÄŸlanmıştır.
Sinan’ın ileri bir yaÅŸta tamamladığı bu yüce kompozisyon ölçü, deÄŸer ve oranlarıyla “en büyük”leri üzerinde toplamakla kalmamış, büyük mimar önceki ve sonraki örneklerine göre çarpıcı ölçüleriyle dikkati çeken ve mimarinin bütününe katılan diÄŸer unsurlarla üstün bir düzen tasarımı içinde birleÅŸen tek kubbeyi yalın geometrisiyle son defa en etkili biçimde hissettirmiÅŸtir. Åžehzade ve Süleymaniye camilerine göre küçültülmüÅŸ yarım kubbeler arasından yükselen ana kubbenin böylesine güçlü ve rakipsiz ifadesi o günlerdeki teknoloji ve yaratıcılığın ortak simgesi gibidir. Mekân bütünlüÄŸüne ulaÅŸma çabalarının zirvesi olan Selimiye, Süleymaniye dahil bütün sultan camilerini ve Ayasofya’yı gerilerde bırakmış, bu özelliÄŸiyle dünya sanat tarihine geçmiÅŸtir.
Yorumlar (0)
Gülsu Sağ
En doğru ve en kaliteli haberi yansıtan Gez Medya'ya teşekkürler. Bir Ege'li olarak Tunç Soyer'i canı gönülden destekliyoruz.