Kurtuluş Savaşı’nda Baba-Oğul Destanı Büyük Buluşma ve Şehadet
Nurcan Candan
Sizlere Kurtuluş Savaşı’nın bilinmeyen kahramanı Afyon Dumlupnar’da Baba- Oğul’u anlatacağım. İsimsiz kahramanlar olmasaydı büyük destanlar yazılırmıydı? “Bu vatan kolay verilmedi” sözü, yalnızca bir klişe değil; geride bıraktığı kahramanlıklarla, fedakârlıklarla, gerçek insanların destanıyla dolu. Bu satırlarda, millî mücadelenin belki de en dokunaklı hikâyelerinden birine sahip olan Çetmili Kara Ali Çavuş’un yaşam öyküsünü, detaylarıyla ve hisleriyle bir araya getirerek bir köşe yazısı olarak paylaşıyorum.
Kahramanın Kökeni ve Çevresi
Kahramanımız, Konya ilinin Beyşehir ilçesine bağlı, eski adıyla Çetmi, günümüzde adıyla Akçabelen Mahallesi köyündendir.
“Sıradan bir köy çocuğu” diye başlayabilecek öyküsü, gerçek bir yiğitliği saklıyor: adı Kara Ali, lakabı “Kara” ile birlikte anılıyor; belki kararlılığı, belki cesaretiyle…

Cephe Cephe: 11 Yıllık Ayrılığın Hikâyesi
1912 yılında, oğlu Mehmet yalnızca 8 yaşındayken, Kara Ali Çavuş cepheye katılmak üzere köyünü terk ediyor.
Savaş alanları arasında şöyle bir rota var: Balkan Savaşları’ndan başlıyor, ardından Galiçya, Hicaz, Yemen, Kafkasya gibi farklı cephelerde “cepheden cepheye” koşuyor.
11 yıl boyunca evine, oğluna dönemiyor; ailesiyle irtibatı kesiliyor. Oğlunu 8 yaşında bırakıp tartışmasız bir bilinmezliğe dalıyor.
İşte kritik an: Milli Mücadele yılları. Büyük Taarruz’un tam göbeğinde, 1922 yazında, Baba Kara Ali Çavuş ve oğlu Mehmet Onbaşı tesadüfî bir karşılaşma yaşıyorlar.
Kara Ali, yıllarca hasretle beklediği oğluyla karşılaşıyor.
Oğul Mehmet, 19 yaşında bir sancaktar onbaşı olarak cephede yer alıyor.
Ve… işte o an: 31 Ağustos 1922’de, baba oğlun kollarında şehit düşüyor.
Oğlu Mehmet de yalnızca 9 gün sonra, 9 Eylül 1922’de İzmir giriş harekâtında şehit oluyor.

Bu olay, tarihimizde “şehit baba oğul” anıtıyla sembolleşiyor.
Bana Düşen Görev: Unutmamak ve Anlatmak
Dumlupınar Şehitliği’nde yer alan “Baba-Oğul Anıtı”, Kara Ali ve oğlu Mehmet’in bu destanını ölümsüzleştirmiş durumda.
Ayrıca, memleketleri Akçabelen’de “Şehitler ve Gaziler Parkı” ile hem bir hatırlama alanı oluşturulmuş hem de gelecek nesillere bu hikâyenin aktarılması hedeflenmiş.
Kara Ali Çavuş’un hikâyesi bize sadece bir kahramanlık öyküsü değil; aynı zamanda vatan, sadakat, aile ve fedakârlık bağlarının ne denli güçlü olabileceğini gösteriyor. O hiçbir zaman evine, yuvaya, oğluna vaktinde dönmedi; ama kavuştuğu anda, orada, cephede bile şehit olmaktan korkmadı.

Bazı Dersler ve Düşünceler
Vatan sevgisi yalnızca büyük sözlerle değil, ölüme rağmen cepheye koşmakla da kendini gösterdi.
Zamanın acımasızlığı, yıllar süren ayrılığı, cephelerde yaşananları ve ardından gelen kısa buluşmayı…
Aile bağı bir savaşın orta yerinde bile var olabiliyor: baba ile oğulun karşılaşması, o kısa an…
Hatırlama sorumluluğu: Bizler onların bıraktığı mirası sahiplenmekle yükümlüyüz. Anma programları, anıtlar, belgeseller… hepsi bunun için. Örneğin Beyşehir’de her yıl anma törenleri düzenleniyor.
Bugün biz rahat bir hayat sürüyorsak; özgürce yaşayabiliyorsak; “bu topraklar bizimdir” diyebiliyorsak işte bunun altında, Kara Ali Çavuş gibi isimlerin kanı, teri, gözyaşı ve şehadeti var. Onların hikâyesi yalnızca geçmişte kalmamalı; devletimizin, milletimizin bilincinde olmalı.
Çetmili Kara Ali Çavuş’un yaşam hikâyesi hem bireysel fedakârlık bakımından hem de ulusal mücadele açısından büyük anlam taşır. Ailesini, vatanını geride bırakarak uzun süre cephelerde kalmış, sonunda oğluyla karşılaşma sevincini yaşarken şehit olmuştur. Bu tür hikâyeler, toplumsal hafızada “vatan için” verilen fedakârlığın somut örneklerindendir.
Ayrıca, bu hikâyenin belgesel hâline getirilmesi ve anıtlarla yaşatılması, anlamını gelecek kuşaklara aktarma bakımından önemli bir adım olmuştur.
Eğer istersen, Ali Çavuş’un görev yaptığı cepheler, tam olarak hangi birliklerde yer aldığı ve dönemin şartlarına dair kaynakları da birlikte inceleyebilirim. Nasıl ilerleyelim.
Dumlupınar Şehitliği (Şehit Baba- Oğul Anıtı)
Kültür Bakanlığı, Kurtuluş Savaşı şehitleri için üç şehitlik yaptırmıştır. Bu şehitliklerin ilki, 30 Ağustos 1922 Başkomutan Meydan Savaşı'nda şehit düşen askerlerimiz için yaptırılan Dumlupınar ilçesi sınırları içinde Cafer Gazi Tepesieteklerindeki Dumlupınar Şehitliği'dir.
Projesi Yüksek Mimar Nejat Dinçel tarafından çizilen şehitlik; namazgâh, şadırvan, otopark ve mezarlık bölümlerinden oluşmaktadır. Şehitlikte 500 er ve erbaş, 100 subay mezartaşı bulunmaktadır. Şehitlik çevresine dört anıt dikilmiştir: Atatürk, İnönü, Fevzi Çakmak Anıtı (Prof. Tankut Öktem), Mehmetçik Anıtı (Prof. Tankut Öktem), Kurtuluş Savaşı Anıtı (Prof. Haluk Tezonar), Şehit Baba ve Oğul Anıtı (Prof. Haluk Tezonar).
Şehitlik, Büyük Taarruz'un 70. Yıldönümü'nde 26 Ağustos 1992 günü düzenlenen büyük bir törenle halkın ziyaretine açılmıştır.
Yorumlar (0)
Gülsu Sağ
En doğru ve en kaliteli haberi yansıtan Gez Medya'ya teşekkürler. Bir Ege'li olarak Tunç Soyer'i canı gönülden destekliyoruz.