BEYAZ KONFERANSLAR
Nurcan Candan
Batı'daki yeniliklerin etkisiyleydi. 19. Yüzyıl bu baÄŸlamda oldukça önemli oldu. Çünkü Osmanlı'da kadın hareketleri bu dönemde baÅŸlamıştı. Åžemseddin Sami gibi isimler kadınları toplumun diÄŸer bir yarısı olarak gördüklerini belirten ve deÄŸiÅŸimi isteyen aydınlardan sadece biriydi. Fakat pratikte pek fazla bir deÄŸiÅŸim yaÅŸanmadı. Kadınlar gündelik yaÅŸamda ikincil sırada olmaya devam etti. ÖrneÄŸin dört kez Åžeyhülislamlık görevine gelmiÅŸ Musa Kazım Efendi (1858-1920) kadınları yaratılış gayelerinin çocuk doÄŸurmak ve onları büyütmek olduÄŸunu belirtiyor, bu gayeyi engelleyecek yükseköÄŸrenimi uygun bulmuyor ve buna karşın da kendi aralarında olmak ÅŸartıyla konser ve konferans gibi eÄŸlenceler düzenleyebileceÄŸini belirtiyordu. Prens Sabahaddin'in annesi Seniha Sultan da Osmanlı kadının durumunu Fransa'daki arkadaşına yazdığı ÅŸu mektup cümleleriyle anlatıyordu:
“Ah, ah, siz de sanıyordunuz ki Abdülhamid’in devrildiÄŸi günün ertesi Türk kadınlığı çok ÅŸeyler kazanacak, deÄŸil mi? DeÄŸiÅŸen hiçbir ÅŸey yok sevgili iki gözüm!... Ah sevgili hemÅŸirem, unutmuyorum... Daha bir yıl önceydi, bana Türkiye’de feminizm ergeç bir zemin bulacağından bahsediyordunuz... Bugün nerede olduÄŸumuzu biliyor musunuz?... Åžuradayız. Müslüman kadını, üst üste üç peçe de örtünse açık arabada gezemez. Landoların üstü örtük, camları kapalı, perdeleri indirilmiÅŸ olacak. Abdülhamid zamanında böyle ÅŸey görmemiÅŸtik”.
Kadınlar İkinci MeÅŸrutiyet ilan edildikten sonra “artık yeter” deyip eÅŸitlik için mücadele etmeye baÅŸlamışlardır. O zamanlarda kadınlar evlere hapsolmuÅŸlar kendi durumlarını sorgulamaya baÅŸlamışlardır. Bu sorgulamalar kısa sürede karşılık bularak, kadınları duruma müdahil olma yollarını aramaya itti. Kadınlar “artık yeter” diyerek farklı taleplerle ortaya çıktılar. İkinci MeÅŸrutiyetin ilanının hayatın her alanında yaÅŸattığı özgürlük ve eÅŸitlikçilik düÅŸüncesinin bir yansıması da kadınların arasında oldu. Bu sorgulama kısa sürede karşılık bularak, kadınları duruma müdahil olma yollarını aramaya itti. Kadınlar “artık yeter” diyerek farklı taleplerle ortaya çıktılar.
Osmanlı’da kadınlar bu özgürlük ortamından faydalanarak örgütlenmeye temel olarak iki koldan baÅŸladı: Bu örgütlenme dernekler, konferanslar ve dergilerle baÅŸlamışlardır.
Bunların en belirgin olanları kadınların kendi aralarında düzenledikleri toplantılardır.
Kadınlar haklarını aramak için sadece kadınların katıldığı çeÅŸitli toplantılar düzenliyordu. Bunlardan en önemlisi ‘’Beyaz Konferanslar’’ adıyla düzenlenenlerdi. Fatma Nesibe Hanım bu konferanslara konuÅŸmacı olarak katıldı. Bu konferanslarda konuÅŸulanlar daha sonradan P.B. imzasıyla yayınlandı. Konferansların en az on kez yapıldığı ve konferanslara 300’e yakın kadının katıldığı anlaşılmakta. Fatma Nesibe Hanım konferanslarda kadının içinde bulunduÄŸu durumu çok sert bir ÅŸekilde eleÅŸtiriyor, ÅŸöyle diyordu;
“Hilkat bana da demir bir pençe, sert bir kalp verseydi, yapacağım ilk iÅŸ birçok erkeÄŸin kafasını paralamak olurdu.’’
BaÅŸka konuÅŸmasında; ‘’İçinde bulunduÄŸumuz durumun suçunu o budala validelerimizde aramalıyız‘’ diyerek annelerin ataerkil sistemin devam ettiricileri olduÄŸunu biraz acımasızca da olsa gözler önüne sermekteydi.
Yine bir konuÅŸmasında da “Kadınların erkeklerin hizmetçisi konumunda olduÄŸunu, erkekler tarafından et parçası, kuluçka makinası olarak görüldüklerini; yetmezmiÅŸ gibi erkekler tarafından dövüldüklerini, hatta öldürüldüklerini söylüyordu. Erkeklerin bu gücü var olan yasalardan, yani ÅŸeriattan aldıklarını belirterek sistemin erkekleri koruduÄŸunun atını da çizmiÅŸtir. “Batıda baÅŸlayan feminist hareketin erkeklere karşı baÅŸarıya ulaÅŸacağını ancak yapılacak olan kadın devriminin erkeklerinki gibi kanlı olmayacağını” da belirterek erkeklerin siyaset yapma biçimlerini de eleÅŸtirmiÅŸtir.
DERGİLER VE GAZETELER
Kadınların mücadelesi dergilerle de devam etmiÅŸtir. Osmanlıda kadın dergileri 40’ın üzerinde kadın dergisi vardır. Bu dergilerde kadının içinde bulunduÄŸu durum eleÅŸtirilmiÅŸ, Avrupa’daki feminist hareket hakkında bilgi verilmiÅŸtir. Bu dergilerin çoÄŸunun kurucusu erkeklerdir. Kadın imzasıyla yazı yazan erkekler de olmuÅŸtur.
Ancak ilk Müslüman kadın dergisi ve tüm yazarlarının kadın olduÄŸu ilk dergi Åžukufezar (Çiçek Bahçesi) Arife Hanım önderliÄŸinde çıkmıştır.
Hanımlara Mahsus Gazete kesintisiz 13 yıl yayımlanmıştır.
Kadınların siyasetle ilgili konularla karşılaştığı ilk dergi Demet olmuş, dergide ilk kez feminizmden bahsedilmiştir.
Bu dergiler içinde Kadınlar Dünyası farklı konuma sahiptir, çünküfeminist olarak tanımlayabileceÄŸimiz tek dergidir. Dergi Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-i Nisvan Cemiyeti’nin yayın organıdır ve Kurucusu Ulviye Mevlan’dır.
Bu dergi çıkarken Ulviye Hanım’ın eÅŸi Rıfat Mevlan da Erkekler Dünyası adında bir dergi çıkarır. Amacı erkeklere kadın haklarını anlatmaktır.
Kadınlar Dünyası dergisinde neler yazılmıştır?
“Kadının kurtuluÅŸunun feminizmle mümkün olacağı, dünyada yükselen iki hareketin sosyalizm ve feminizm olduÄŸu; feminizmin bu topraklarda daha fazla taraftar bulduÄŸu, insanlığı sefil hayattan kurtaran iki hareketten biri olduÄŸu” belirtiliyordur.
“Feminizm ‘aile düÅŸmanlığı, ahlaksızlık’ deÄŸildir. Feminizm var olan ahlaksızlıkları, adaletsizlikleri ortadan kaldıracak bir harekettir” denilmiÅŸtir.
“Kadın kurtulmadan ülkenin kurtulması mümkün deÄŸildir” denilerek “kadının kurtuluÅŸu için izlenecek yolun feminizm olduÄŸu” belirtilmiÅŸtir.
Kadının eÅŸitsiz durumu, boÅŸanma hakkının olmaması, kadının eÄŸitim hakkının olmaması, poligami, cariyelik, görücü usulü sert bir dille eleÅŸtirilmiÅŸtir.
Her evde kadınların hizmetçi oldukları belirtilmiÅŸ ve “Kadın siyah bir kefene sarılı olarak yaÅŸamak zorundadır” denilmiÅŸtir.
Kadınla erkek arasında yetenek bakımından hiçbir fark olmadığı, kadın sorunlarının temel nedeninin kadının yaÅŸam ve yetiÅŸtirilme koÅŸullarında aranması gerektiÄŸi” belirtilmiÅŸtir.
Yorumlar (0)
Gülsu Sağ
En doğru ve en kaliteli haberi yansıtan Gez Medya'ya teşekkürler. Bir Ege'li olarak Tunç Soyer'i canı gönülden destekliyoruz.