YILDIRIM KEMAL, YILDIRIM KEMAL’İ ANLATIYOR
Bir firmada helikopter sisteminin başmühendisiyim Şehit Yıldırım Kemal’in akrabasıyım. Bildiğim kadarıyla dedem ile Yıldırım Kemal’in dedesi kardeşmiş. Ailemiz içerisinde Yıldırım Kemal’in öyküleri çok anlatılırdı. Her yıl 28 Ağustos günü törenlerine aileden biri mutlaka katılır. Yıldırım Kemal’in babası Hasan Askeri o dönem İzmir’de nüfus müdürlüğü görevini yaparken Teşkilat-ı Mahsusa ile de birlikte çalıştıkları söyleniyordu. Çünkü işgal günü bunlar toplu halde gözaltına alınır ve Yıldırım Kemal pencereden kaçar. Kendisi Konya’da Jandarma Asayiş komutanıdır ve yaralanır, hastanede yatar. Alaşehir’den bir arkadaşı gelir helallik ister. Kemal arkadaşlarını sıkıştırınca 26 Ağustos 1922 günü Büyük Taarruz’un başlayacağını öğrenir. “Ben hastanede ölecek adam değilim” diyerek Fahrettin Altay komutanına gider, görev ister. Böylece cepheye gider ve Afyon, Sinanpaşa ilçesi Küçükköy’de (Yıldırım Kemal Köyü) şehit düşer.
KOMUTANI FAHRETTİN ALTAY ANLATIYOR
Yıldırım ismini veren komutan Fahrettin Altay Paşa, Yıldırım Kemal’in şahadetini “10 Yıl Savaş ve Sonrası” isimli kitabında anlatıyor.
2. Süvari Alayı, bu istasyonu (Küçük köyü) muhafaza den düşman kuvvetlerine saldırarak onları dağıtıp istasyonu zapt etti. Bu muharebe olurken ben de Akçaşehir Tepesi’nde bulunuyordum. Bu savaşın en şiddetli bir sahası idi ki, daha önce hastalığı için Konya Hastanesi’ne gönderdiğimiz karargah subaylarından İzmirli Teğmen Yıldırım Kemal’i karşımda buluverdim. Her ne vakit arkadaşlarına neşe saçan bu sevimli, kabına sığmaz vatansever genç subay karşımda gençliğin verdiği o heyecanlı haliyle selam verdikten sonra bu hali takdir ve sevgi ile karşıladım. Yıldırım Kemal benim sözlerimden sonra bir an durdu ve güzel heyecanı ile “Kılıcımı sallayarak İzmir’e en önde girmek isterim. Beni en ilerideki bir alaya göndermenizi rica ediyorum” dedi.
Sevimli genci kırmak istemedim. Önce 2. Tümene gönderildi. Oradan da 2. Alay’da vazifelendirildi. Aradan iki saat geçtikten sonra şahadet haberi geldi. Bu vatansever subayın arkasından gözlerim dolu dolu oldu. İzmir’e girdiğimiz zaman da babasının, subaylarımızdan onu sormasını unutmak mümkün değildir. Küçükköy İstasyonu’na O’nun adını vermekte hem babasını, hem de arkadaşlarını teselli etmiş oluyorduk.
YILDIRIM KEMAL’İ CENKYERİ KÖYÜNDE TANIDIM (CİNGE KÖYÜ)
Prof. Dr. Hasan Mert ile sohbetimiz sırasında Yıldırım Kemal’i konuştuk. Prof. Dr. Hasan Mert, ben Yıldırım Kemal’i Cenkyeri (Cinge) köyünde tanıdım orada bir gazi ağaç var. Yıldırım Kemal düşmanla çatışmaya girer zeytin ağacının arkasına saklanır. Zeytin ağacı birçok kurşun yer. Savaştan yıllar sonra köyün çocukları oyun oynarken kurşunları tek tek çıkarır. Bunun gazi ağaç olduğunu söylerler.
Aslında bunlar şehitlik belgeleri ama askeri Sebahattin de buradan okuyabiliriz. 1910 yedide yedek subay oldu. Sicil numarası 198.669 Yunanlıların İzmir'e girmesiyle 1910 9.922 yıllarında istiklal haline katıldı. Önce İzmir, Manisa, Akhisar, aydın, Balıkesir ve Bursa çevresinde Kuva-yi Milliye ne feri olarak daha sonra da süvari teğmenin rütbesiyle 57. Tümen emir subaylığı ki bu sırada Denizli savaşlarına katılmıştır, ikinci süvari alayı üçüncü bölük takım komutanı ve Konya inzibat subaylığı görevlerinde bulundu. Sakarya, Eskişehir İnönü, Dumlupınar, Afyon ve Büyük Taarruz muharebelerine katıldı.
Yağız yuvarlak sert bir 100 koyu ve derin bakışla 2 göz halindeki çocukluk ifadesini artıran küçük bir çene ve basık bir burun omuzlarının genişliğiyle boyunun uzunluğu arasında tam bir ahenk var. Savaşta bile ayaklarından vuran çizmelerini çıkartmaz. Dar kıvrımlı pilot pantolonunun cebinde bezum marka silahını taşırdı, bu onun en aziz ve en vefakar arkadaşıydı. Bu tabancayı da düşmanını yere seveceğini düşünerek keyiflenir. Yine bu tabancanın bir baba yadigarı olduğunu hatırlayarak inlerdi.

Yıldırım Kemal, 1898 yılında İzmir'de Namazgah mevkiinde Abdullah Efendi mahallesinde. Dünyaya gelmiştir. Emekli bir asker olan eski İzmir nüfus Müdürü Hasan askeri beyin oğludur, ilk tahsilinin İzmir'de tamamladıktan sonra İstanbul yüksek baytar okulundan mezun olmuştur.
Ben zeybek oyunundaki cengâverlik ifadesini ilk önce Kemal'in figürlerinden okudum. O günden beridir nerede zeybek oyunu oynansa, Türk gençliğinin yıkılmaz, sarsılmaz ve yıpranmaz kudretini Yıldırım kemalin mehabetli şahsında yükselmiş görür. O Yıldırım Kemal ki ve muhteşem ızdırabını göğsünde yerleştirerek yalnız bir dava, yalnız bir iman timsali gibi gezerdi işte bu genç seyrek oyununa ortasında Türk yiğitliğinin ruhunu kattı. 26 ağustostan bir gün önce Fahrettin Altay Kumanda' nın karşısına dikilecek. Görev istiyorum. Tamam eski görevine dönebilirsin. Olmaz hadi görev istiyordun niye olmaz dedi. Ben en önde İzmir'e girmek istiyorum. Öyleyse işte süvari bölüme gir ve kendisine Küçükköy istasyonunu ele geçirme görevi verilir. 26-27 Ağustosta kanlı muharebeler olur küçük köy istasyonu ele geçirilir. Türk ordusu 9 Eylül'de İzmir'e girmektedir. Genç kızlar ellerinde çiçeklerle süvarilerin üzerlerini atarlar. Herkes sevinç içinde ezanlar selalar okunmakta, yalnız ak saçlı bir ihtiyar elinde bir resim her gelen askere onu gösteriyor, gördün mü, tanıyor musun? Askerler bildikleri hâlde gördükleri halde hiç kimse cevap veremez. Gördün mü biliyor musun? En sonunda bir subay dayanamaz. Yıldırım Kemal'in babasına sarılır, Hasan Askeri beye. Baba, bugün hepimiz Yıldırım Kemaliz.
KAYNAK
Hakimiyet-i Milliye gazetesi’ “özel muhabiri” , Atatürk’ün Dumlupınar’ın ikinci Yıldönümü olan 30 Ağustos 1924 tarihinde Dumlupınar törenlerini izler. Heyet önce Yıldırım Kemal Köyünden geçer.31 Ağustos 1924 günü ‘özel muhabirin gözlemleri Hakimiyet-i Milliye’ de ayrıntılı olarak yayınlanır:
Gördüklerimiz, duyduklarımız heyecan dalgaları arasında sallanıyor. Gönül isterdi ki bütün memleket, Mehmetçiğin aşığı bütün Türklük, memleket ve millet bağımsızlığının doğduğu ve fışkırdığı bu tepede bulunsun. Eserini heyecanlarla tekrar ederken gözlerinden mezarına sıcak yaşlar akıtsın. Bugün burada toplananlar Türklüğün kerametini sezmişlerdi; Dumlupınar’da yalnız bir kalp vardı. Büyük zaferin hatıraları Afyonkarahisar’ dan itibaren canlandı ve Yıldırım Kemal İstasyonu savaşın kıymettar menkıbelerini anımsattı ve ilk türbe olarak buradan huşu ile geçiyoruz.
(Kaynak: Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt.16 (1.Temmuz 1923_17 Eylül 1924)
Yorumlar (0)
Gülsu Sağ
En doğru ve en kaliteli haberi yansıtan Gez Medya'ya teşekkürler. Bir Ege'li olarak Tunç Soyer'i canı gönülden destekliyoruz.